Mütevazı insanlar enayi değildir!

Mütevazılığı, alçak gönüllülüğü, hoş görüyü hatta dürüst olmayı enayilik olarak gören insanlar var. Hemde çok çoğunluktalar. Etrafımızda bu tip insanlarla dolu olduğunu hayatta kalmayı kabalık olduğunu zanneden kişilerle dolu.  

 

 

Bu makaleyi okurken aynen ya... biz de aynı durumların içinde, aynı tip insanlarla mücadele ediyoruz, diyeceğinizden de eminim.

 

 

Mesela; İnsanlara mütevazı yaklaşıp kibarlıkla ve tertemiz duygularla ortamdaki masayı oturuyorsunuz. Çünkü siz o'sunuz. Sahte pazarlıklara ihtiyacınız yok zira siz şeffafsınız. Öz'ünüzü koruyorsunuz. Kendisini koruyamayan ve kötü iletişimle terbiye olan onlar. Tüm nezaketinizi kullanıyor konu ne ise konunun özünü ortaya koyup anlaşmadan kalkıp gidiyorsunuz.  

 

 

Halbuki siz öyle bir yerden bakıp tertemiz o masaya geliyor önyargısız oturuyorsunuz ki, öyle inandığınız değerler veya edindiğimiz dava çerçevesinde yaklaşıyorsunuz ki. Aldığınız Osmanlı terbiyesi ve kadın naifliği, erkeklerde cengaverlik ve dil edebi ile birleşince ve bunu ikili ilişkilerde, iş toplantılarında gittiğiniz tüm topluluklarda bu özelliklerinizi enayilik olarak algılayıp sizi kullanmak yada görmezden gelerek verilen değeri göremeyen tiplerle doluyor etrafınız.

 

 

 Meslektaşlarımıza yakıştıramadığımız, tasvip etmediğimiz hatta kınadığımız üslubu bozuk insanlara dönüp baktığınızda acaba bu nezaketsiz insanların kullandığı dil mi geçerli çünkü onlar benden daha güçlü diyerek kendi nezaketinizi sorgulamaya başlıyorsunuz. Hatta o kadar iyi niyetlisiniz ki 20 yaştan itibaren ortalama 20 yıl ben nerede hata yapıyorum diye sorgulamakla ömrünüzün yarısı gidiyor.

 

 

 İşte bu yaş 40 yaş ve bende bu sorgulamanın tam ortasında buldum kendimi. İstediğiniz kadar nezaket sahibi olun, istediğiniz kadar mütevazı olun ve işinizde iyi olun uyguladığımız hassas iletişim diline, hangi güzel duygularla ve insana verdiği değerle o masaya oturduğunuz bilemiyorlar. Değer biçilmediğini ve sizin baktığınız gözden bakmadıklarını anladığınızda büyük hayal kırıklığına uğruyorsunuz. 

 

 

Kendi kendinize gelin güvey olduğunuzu zannediyorsunuz. Hayır. Onlar ne istediğinizi iyi biliyorlar ama ne kadar doğru olduğunuzu ve doğru bir dil kullandığınızı tahlil edemiyorlar. Etraflarını güzel insanlarla kuşatıp çalışmak yerine kötü iletişimin altında eziliyor. Eserken iyi insanları da bilmeden kendilerinden uzaklaştırıyorlar.

 

 

Tasvip etmediğiniz kaba ve çirkin dili hayatınızda öyle red etmişsiniz ki haksızlığa uğradığını düşündüğünüz biri için işinizden istifa ederken bulunduğunuz ortamdaki insanların aslında doğru kullanılan dilden anlamadığını anlıyor nezaketi ve alçak gonüllülüğü bazı mecralarda geçmediğini idrak ediyorsunuz.

 

 

Önünüze iki seçenek çıkıyor.. Madem sizin insanı özelliklerinizi zayıflık olarak algılıyorlar o halde güçlü olmalıyım güdüsü tüm benliğimizi çepeçevre sarıyor. Peki, ben nasıl güçlü olurum? (A) kişisi gibi saldırarak mı istediğimi elde edeyim yoksa (b) kişisinde kınadığım tüm sahtekar ve alçak taktiği mi uygulayayım... Allah muhafaza..!

 

 

Bunu 

yazıyorum zira yazmak zorunda hissediyorum.. Ailemizden, dinimizden, örf ve adetlerimizden edindiğimiz tüm değerleri bir kenara bırakarak benliğimizden vazgeçmek degil aksine sorunlu ve kaba iletişim dilinden korkarak sinen insanların tutunduğu yanlış ve ukala tutumun üzerinden dürüst insanları ne yönde ve nasıl tahrik ederek yoldan çıkardıklarını anlatmak için yazıyorum.

 

 

Umarım bu yazım hem bizim gibi temiz kalpleri anlamaya hem de helal kazanmanın önemine değer veren ve haddini bilen insanları kendilerinden uzaklaştırarak lağım çukuruna düştüğünü bildirmek ve hatta güçlü görünmek kötü insanları etrafında barındırmak olmadığını aksine çirkin insanları piyasada barındırmamak için inadına dürüst kalmak isteyen mütevazı insanlara alan açarak ayrıca zafer kazanacaklarını ve daha güçlü arenaya çıkacak ve daha güçlü masaya oturacaklarını belirtmek isterim. 

 

 

Selam ve dua ile...