Bugun...
SON DAKİKA

Gazze’ye Katliama Giden Savaş Suçlusu Türk Vatandaşları

 Tarih: 17-10-2023 10:05:00
Erdal Şimşek

Savaş suçu, askerî/sivil kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlali için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Türkiye dâhil BM’ye üye devletlerin neredeyse tamamının onayladığı ve uyacağını taahhüt ettiği bir kural/yasadır.

 

Bunun gereği olarak her ülke, başka ülkede veya kendi ordusu içerisinde savaş suçu işleyen bireyi veya askeri yargının önüne çıkarır ve haklarında uluslararası mahkemelerde dava açılmışsa bunları o mahkemeye teslim eder. Bunun son örneği, Bosna’da soykırım yapan Sırp terörist ve askerlerin Lahey Adalet Divanı’na teslim edilmesinde gördük.

 

Bu tanımdan hareketle Batı dünyası, Rus lider Vladimir Putin’i Ukrayna’da çocuk ve sivillerin ölümünden sorumlu tutarak, hakkında uluslararası yakalama kararı çıkarttı.

 

Putin’e atfedilen suçların aynısı Filistin topraklarında işgalci Siyonist rejim tarafından yaklaşık 10 gündür açık açık işleniyor. Hatta “çocuk, kadın, yaşlı, sivil ve hatta hayvanların öldürülmesi” emri bütün dünya kamuoyunun önünde bizzat Siyonist rejimin başı Netanyahu tarafından orduya verildi. Ve devamında da “askeri mahkemede yargılanmayacaklar” garantisini de verdi.

 

Türkiye’den de aynı zamanda İsrail vatandaşı olan kız ve erkeklerin İsrail’e savaşmaya gittikleri biliniyor. Hatta onlardan bazılarının cephede öldüğü haberleri geldi. Bunun üzerine Türk kamuoyunda büyük infial meydana geldi.

 

Oluşan tepkilerin çoğu savaşa giden bu Yahudi vatandaşlarımızın vatandaşlıktan çıkarılmaları istendi. Bu istek doğru bir istek ama haklı değil.

 

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: İsrail vahşetine ortak olmak için koştura koştura o ülkeye gidip asker yazılanlar, 500 yılı aşkındır bu ülkede yaşıyorlar ve bizim vatandaşlarımız olduğu gibi bu toprakların da sahipleridirler.

 

Gerçi çifte vatandaşlık kanununda izinsiz başka ülkelere gidip askerî hizmette bulunmak, vatandaşlıktan çıkarılma sebebi olarak belirtiliyor.

 

Fakat bu insanların vatandaşlıktan çıkarılması hem onların kurtuluşu hem de eksik olur. Her ne surette olursa olsun bu savaş döneminde İsrail’e gidip orduya yazılanların tek tek tespit edilip haklarında adli kovuşturma kesinlikle başlatılmalıdır.

 

He de “savaş suçlusu” olarak soruşturma açılıp kaçmalarını önlemek için derhal tevkif edilmeleri gerekiyor.

 

Çünkü bu Yahudi vatandaşlarımız Gazze’deki soykırıma katılmak için İsrail’e gitmişlerdir. Cepheye gitsinler veya geri hizmette bulunsunlar, tamamı savaş suçlusudur.

 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türk devlet geleneğinin savaş suçları konusunda ne kadar hassas olduğunu bütün dünya bilmektedir.

 

DAEŞ terör örgütüne gidip katılanlar ülkeye döndüklerinde nasıl tutuklanıp yargılandılar ve ağır hapis cezası aldılarsa İsrail’e gidip askere yazılanların tamamının bilaistisna SAVAŞ SUÇLUSU OLARAK YARGILANMALARI gerekiyor.

 

Türkiye Cumhuriyeti yasalarında da savaş suçunun cezası ve müeyyideleri çok kesin bir şekilde belirtilmiştir.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkilileri ve hükumeti bu konuyu ihmal etmesi durumunda devlet otoritesi ve yasaların güvenirliği hem ağır darbe alacaktır hem de güvenliğini yitirecektir.

 

Devlet, her ne pahasına olursa olsun, İsrail ordusu saflarında Gazze soykırımına katılmış bütün vatandaşlarını işledikleri bu ağır suç ve vahşetten dolayı kesinlikle yargı önüne çıkartmalıdır. Ne var ki vatandaşlıktan çıkarılmaları kanaatimce doğru değildir.

 

Kamuoyunda, “vatandaşlıktan çıkarılma” beklentileri, yine ülkemizdeki Yahudi cemaatinin kendi kusurlarından kaynaklanmaktadır.

 

500 yıldan fazla süredir bu topraklarda olmalarına rağmen hala kendilerini bu ülkede “misafir” olarak görmeleri, kamuoyunda bu algının oluşmasına sebep olmuştur.

 

Daha dün Kafkaslardan göç eden Nartlar, Ümit Özdağ gibi Neo faşistler, Makedonlar, Bulgarlar, vs. kendilerini bu ülkenin sahibi olarak görüyorlarsa, 520 yıldır bu ülkenin topraklarına can katan ve burada varlıklarını sürdüren Yahudilerimiz hayli hayli bizim vatandaşlarımızdır.

 

Türkiye Cumhuriyeti Devleti yasalarına göre yurttaşlık kan bağı veya din merkezli olmayıp aidiyet duygusu ile tesis edilmiştir.

 

Dolayısıyla 1000 yıldır birlikte olduğumuz Ermeniler ve 520 yıldır bu topraklarda mukim Yahudiler de en az bizim gibi bu toprakların sahibi olup aynı zamanda bizim kadar da bu topraklardan sorumludurlar.

 

Tabii bu sahiplik ve sorumluluk, yurttaşın başka ülkelerde terörist faaliyette veya suç işleme hakkını vermemektir. Aksine yurttaşlık yurt içinde ve yurt dışında ciddi bir sorumluluk vermektedir. Bu sorumlulukların başında terörist faaliyet ve savaş suçlarından uzak durulması gelmektedir.

Buna mukabil, bu dönemde İsrail’e gidip orduya yazılanlar, bilerek ve isteyerek SAVAŞ SUÇU İŞLEMEYİ kendilerine ana amaç tayin etmişlerdir.

 

Bu şahısların derhal adli işleme tabu tutulup hapsedilmeli toplumun sağlık ve güvenliği için de oldukça önemlidir. Çünkü vahşet işlemek ve soykırım yapmak için başka bir ülkeye para harcayarak gidenin toplum içerisinde serbest bir şekilde dolaşması güvenlik yönünde oldukça büyük bir tehlike arz etmektedir.

 

Türk yasaları, katillerin toplum içerisinde serbestçe dolaşmasına izin vermezken soykırım yapmak için binlerce kilometre yol kat edenleri derhal derdest yapılmalarını emretmektedir.

Bu vahşi katillerin aramızda serbest dolaşmasına göz yumacak ilgili Cumhuriyet savcıları sorumludurlar.

 

Umarım Cumhurbaşkanlığı Hukuk Ofisi bu konunun yakın takipçisi olur.

  Bu yazı 534 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  • BUGÜN ÇOK OKUNANLAR
  • BU HAFTA ÇOK OKUNANLAR
  • BU AY ÇOK OKUNANLAR
YUKARI